Birdenbire hayatımda hiç olmayan
insanlar belirlemeye başladı. Hayatım boyunca aç mısın susuz musun diye bir
kere sormayanlar üstelik. Birdenbire… En ihtiyacım olan zamanda emaresi bile olmayanlar…
Birdenbire en yakınım olmaya kalkanlar… Kırk yıl boyunca yüzlerini bile
görmediğim halde son beş yıldır muhatap olmaya kalkanlar, suçlayanlar, küsenler,
garip tavırlar alanlar… Birdenbire… Dedim ya son beş yıldır hayatımdalar sadece…
Bir hastalık gibi…
Veba, bir hastalık pirelerle
bulaşan… Tarih boyunca binlerce milyonlarca insanı ele geçirip acılar içinde
öldüren… Şehirleri, ülkeleri yok eden… Ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında
Cezayir’de Oran’da ortaya çıkıyor 1947’de. Deniz kıyısında bir kent düşünün.
İnsanlarının çokça çalıştığı, basit zevklerin olduğu, mevsimlerin akıp gittiği
bir kent…
Birden kanlar içinde ölen fareler ortaya çıkmaya başlıyor,
sokaklarda, apartmanlarda… Kötü bir şaka gibi… Gittikçe artarak devam ediyor
ölümler… Hasta eşini tedavi olması için henüz yollayan Doktor Rieux, bir yandan
rutin hasta kontrollerini yapıyor, bir yandan özellikle fakir semt çöplerindeki
ölü fareleri gözlemliyor. Ta ki apartman kapıcısı ve başka insanlar ölene kadar…
Yaşlı ve tecrübeli doktor Castel, Rieux’a bunun ne olduğunu ikisinin de
bildiğini söylüyor ve sonunda şehir karantinaya alınıyor.
Günlük yaşamınızın olağan
kaygılar, koşturmalar, umutlarla sürdüğünü düşünün. Birdenbire öldürücü bir
hastalıkla burun buruna geliyor tüm çevreniz, sevdikleriniz ve siz. İnsanların
bu durumu algılaması, ona göre davranması ne kadar süre alabilir. Ve ne kadar
mücadele edebilirsiniz sonu umutsuz olan bu durumla.
Tüm insanlığın tehdit altında
olduğu, binlercesinin cephelerde telef olduğu karantina misali, kaçıp
kurtulmanın mümkün olmadığı bir savaşın ardından yazılan bir hastalık romanı
Veba. Sıkışan insanların yaşamlarını anlatan… Aşama aşama gelişen olaylar,
umutsuzca görevini yapmaya devam eden bir doktor… Ve tüm çaresizliğe rağmen bir
umut ışığıyla gelişen olaylar…
Varoluşçu bir yazar olan Camus’yü ilk defa
okudum. Virgina Woolf, Sylvia Plath gibi bilinçli olarak okumaktan kaçındığım
yazarlardandı nedense. Hayatındaki her şeye rağmen yardım etmeyi seçen Dr.
Rieux’la birlikte bir yolculuk belki de, varoluşçuluk benim için… Bir yandan
insanların yaşadıkları, bir yandan suçluların, yönetimin davranışları derken ne
çok şey bulabiliyor insan yarım yüzyıl önce yazılmış bir romanda günümüze dair…
Peki sizce romanın sonu nasıl olacak ya da bu romanı kim yazmış olabilir? Peki siz ne yapmayı seçerdiniz bunca olumsuzluğa
rağmen?
“Yalnızlığın bu uç noktalarında,
sonunda kimse komşusunun yardımını ummaz oldu ve her bir kimse kendi uğraşıyla
yalnız başına ilgilenir oldu. Rastlantı olarak eğer aramızdan birisi içini dökmeye
ya da duygularıyla ilgili bir şeyler söylemeye çalıştığında aldığı yanıt, ne
olursa olsun, çoğu zaman onu yaralıyordu. O zaman karşısındakiyle aynı şeyden
söz etmediğini fark ediyordu. Gerçekte o, düşünmeyle ve acıyla geçmiş uzun
günlerin derinliğinden çıkıp kendini anlatıyordu; karşısındakine aktarmak
istediği imge bekleyişin ve tutkunun ateşinde çok uzun süre pişmişti. Oysa
öteki, tersine, alışılmış bir heyecan, çarşıda pazarda satılan türden bir acı,
sıradan bir melankoliyi aklına getiriyordu. İster iyilik ister düşmanlık
taşısın, yanıt hep yanlış yönde oluyordu, her zaman yanlış yönde oluyordu, her
zaman vazgeçmek zorunda kalınıyordu. Ya da en azından, sessizliği katlanılmaz
bulanlar, ötekiler yüreğin gerçek sesini bir türlü duyamadıkları için, çarşı pazar
dilini kullanmaya ve alışılmış biçimde, sıradan ilişkiler ve olan bitenden, bir
anlamda gündelik olaylardan söz etmeye razı oluyorlardı. O zaman da en gerçek
acılar, söyleşinin sıradan kalıpları içinde aktarılır oldu. İşte ancak bu
yoldan, vebanın içine hapsettiği insanlar kapıcılarının anlayışıyla ya da
kendilerini dinleyenin ilgisiyle karşılaşabiliyordu.” Sh81
Arka Kapak
“Keskin bir gözlem gücünün
desteklediği arı bir bilinçle yazılmış olan Veba, yalnızca XX. yüzyılın değil,
bütün bir insanlık tarihinin ortak bir sorununa değinir: felaketin yazgıya
dönüşmesi. Çağının önde gelen düşünürlerinden Nobel ödüllü yazar Albert Camus’nün
hiçbir yapıtında böylesine acı bir yazgı, böylesine şiirsel bir dille ele
alınmamıştır. Veba, insanın ve aydınlığın şiiridir. Bu şiirde renkler
alabildiğine koyu ancak yazarın sesi o denli umut doludur.
Beklenmedik bir boyuta ulaşan
veba salgını, tüm Oran kenti sakinlerini önce umutsuzluğa boğar, ardından
Doktor Rieux, Tarrou ve Grand’ın gösterdikleri dayanışma örneği, başta
yetkililer olmak üzere, herkes için güç ve umut kaynağı olur. İşte Albert Camus’nün
insana bakışı ve inancı, bu noktada karşımıza çıkar. Camus, okurlarını, ortadan
kaldıramayacağını bile bile vebayla savaşan Doktor Rieux’nün kişiliğinde,
dünyanın saçmalığını, yenilginin sonu gelmeyeceğini bile bile kötülüklere karşı
çıkmaya, yaşama anlam katmaya çağırır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder