27 Haziran 2016 Pazartesi

Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu – Laura Esquivel


Şişman bir kadın polisin, hayatı boyunca yaşadığı ağır travmalara eklenen bir cinayete tanıklığıyla başlıyor kitap. Çok basit cümlelerle anlattığı, günlük hayatla ilgili psikolojik çözümlemelerine bayılarak ilerliyorum. Merakım sürekli tetikleniyor. O kadar sıcak ki böylesine bir kitaba ihtiyacım varmış diyorum. Sıradan küçük insanların kocaman hikayeleri, insanın içini nasıl da umutla doldurabiliyor diyorum.


Lupita kapalı kapılar ardında olanları öğrenerek tüm bildiklerini yeniden yazıyor. Bildiğimiz maço erkeğin kadın versiyonu dersem tam anlatmış olurum sanırım. Bu arada ben de Latin Amerika ülkeleri arasında en az bilgiye sahip olduğum ülkenin Meksika olduğunu fark ediyorum. Aztekler’e, geçmişe dair cümleler işaret olabilir, neden olmasın? Bir de farkında olarak ilk defa Van Arkeoloji Müzesi’nde karşılaştığım obsidyenle tekrar karşılaşmaya bayılıyorum. Kitapta da yansıtma aracı olarak kullanılıyor, ruhlarını, izlerini yansıtıyorlar obsidyenle başka alemlere geçiyorlar… Ah bir de aşk hikayesi var, kıyıdan köşeden giriveriyor hayatına Lupita’nın beklemediği bir anda…

Çok koşturmalı, nefes almakta zorlandığım bir günde önce yazarı, sonra arka kapak  çekiveriyor beni içine… İyi ki de çekmiş diyorum… Tam yaz kitabı, sürükleyici, basit, derin …

“Su, tüm sorunları çözümlüyordu. Hepsini eritiyor, temizliyor, arındırıyordu. Sokak bir kez yıkandı mı, orada bir cinayet işlendiğinden gelip geçenlerin haberi bile olmayacaktı. Suyun suçluların arkasından koşmasına gerek yoktu. Onları araması da gerekmiyordu. Onları yargılaması da. Onları mahkum etmesi de. Başka bir biçimde iş görüyordu su ve Lupita’nın hoşuna gidiyordu, onun sorunu bu şekilde halletmesi. Çamaşır teknesinin adalet sistemi amansız ve demokratikti. Çamaşır yozlaştırılmaya fırsat vermiyordu. En kötü kirler bile, alçakça tasarlanmış çıkarlar araya girmeden su ve sabunla temizlenebilirdi. Sonra da güzelce bir ütü yapıldı mı karmaşanın izi bile kalmazdı. Her şey yerli yerine otururdu. Çamaşırı yıkadıktan sonra Lupita en sevdiği sözü söyler, “Topraktan gelen toprağa, güneşten gelen güneşe,” derdi.” Sh 31

“Eski zamanlarda, Meksika Vadisi’ndeki yerli halklar obsidyen taşından ayna yaparlardı. Kenarı bilenip keskinleştirilmiş obsidyen, kurban edilen kişilerin göğsünü açmaya yarayan bıçakları yapmakta kullanıldığından, obsidyen taşı kurbanlarla ilişkilendirilirdi. Obsidyen ayna, yalnızca büyücülerin kullanmasına izin verilen bir büyü aletiydi. Söylendiğine göre eğer bir kişi siyah bir aynada kendine bakarsa başka zamanlara ve başka mekanlara yolculuk edebilirmiş. Tanrıların ve ataların dünyasına. Obsidyen ayna Aztek Tanrısı Tezcatlipoca’nın en birinci niteliğiydi, adının anlamı “buğulu ayna”ydı. Siyah aynaların içinde insan doğasının farklı tezahürleri görülebilirdi. İnsanoğlunun en karanlık ama aynı zamanda en ışıklı yanı görülebilirdi. O aynaların içinde gözlemci ile gözlenen cisim aynı zamanda yansırdı. Bir defasında Tezcatlipoca, erkek kardeşi Quetzalcoatl’ı siyah bir aynayla aldatmıştı. Kendine o aynada bakınca karanlık yanını görmüştü. Sahte kimliğini görmüştü. Ve kendisiyle ilgili olarak kendi kendini aldatmıştı. Işığını geri kazanabilmek için karanlığa karşı bir savaş vermek zorunda kalmıştı.” Sh 75

Arka Kapak

“Büyükannesi ayın ışığının güneşinki kadar güçlü olduğunu, ay ışığına çıkmadan önce önlem almak gerektiğini söylemişti ona. Toprağın karanlığından hayat fışkırdığını bilmek hoşuna gidiyordu. İnsan toprağın içinde neler olup bittiğini, bir bakışta göremiyor olsa da, filizlenen, açılan büyüyen, bizlerin bir parçası olacak olan tohumlar vardı orada. Görünmeyen ama var olan şeyler…

Kadın polis Lupita ütü yapmayı sever. Kafayı çekmeyi, çamaşır yıkamayı, kendine acımayı, çıngar çıkarmayı, dans etmeyi, yalnızlığı ve sessizliği, soru sormayı sever. Lupita sevişmeyi sever… Derken bir cinayete tanık olur ve her şey tersine döner. Kendini yolsuzluklardan uyuşturucu trafiğine uzanan bir gizem ağının ortasında bulan Lupita canını dişine takarak bu gizemi çözmeye uğraşırken özüyle, atalarıyla, benliğiyle de yüzleşecektir.

Laura Esquivel Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu’da sadece paranın, başarının ve güzelliğin geçerli olduğu yozlaşmış bir ülkeye sıra dışı bir kadın kahramanla aşılıyor umudu.


Acı Çikolata’nın yazarından enfes bir Meksika masalı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...