20 Aralık 2016 Salı

Ses ve Öfke – William Faulkner



Hemen her toplum, farklı zamanlarda da olsa belli aşamalardan geçmiş. Okuduğunuzda içinizi sızlatan, kabınıza sığmaz hale getiren hikayeler aynı gibi geliyor bazen, farklı toprakların kokusunda, isimler farklı, deri renkleri farklı olsa da aynı işte… “Bilinç akışı” tekniği bu yüzden denenmiş olabilir mi sahi? Hikayelere farklılık katmak için. İlk defa Engin Geçtan’ın seanslarından sonra aklına gelenleri aktardığı romanlarında karşıma çıktığını düşündüm ama değildi. Burada yazar, karakterlere bilinç akışı tekniği uyguluyordu yani onların düşünce akışlarına göre yazıyordu. Bu gerçekten çok zor hele de zihinsel engelli bir karakteriniz de varsa olay örgüsünde…

Ses ve Öfke’ye başlamadan önce mutlaka karakterler hakkında bilgi sahibi olunmalı. Güney Amerikalı bir aile olan Compsonlar, baba Jason III, anne Caroline , çocuklar JasonIV, Quentin, Benjamin(Maury) ve Candace, bir de torun var Quentin. Yardımcıları Dilsey, Roskus ve çocukları, Versh, Frony, TP, ve torun Luster. Böylece ilk bölümde biraz daha rahat edilebiliyor. Çünkü ilk bölüm Benj’nin düşüncelerini anlatıyor. Zihinsel engelli olduğundan şimdiki zamanla geçmiş zaman arasında gidip geliyor. İtalik kısımlar, zaman atlamalarını gösteriyor.

Üniversite çağlarında Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Şizofren Bir Kızın Güncesi çok ilgimi çekmişti. Gene de kronolojik bir sıra ve anlaşılabilirlik vardı. Buradaysa anlatması gerçekten çok zor bir durum. Konuşamayan adamın düşüncelerinden bahsediliyor ama o arada o sürekli bağırıyor ya da ağlıyor aslında. Otuzüç yaşına girdiği bir günde düşündükleriyle başlıyor olaylar anlatılmaya. Parmaklıklara tutunuyor, golf oynayanların peşinde ileri geri gidiyor. Asıl neden çok hazin, içini sızlatıyor insanın. Hele de okuldan gelen kızlara saldırdı sanılarak hadım edilmesi. İçim dağlandı desem… Benjamin’in kokulara karşı hassaslığı, ateşi sevmesi, ölümü hissedebilip ağlayıp bağırması kitapta kendini gösteriyor zaman zaman. Bir de gölgeler  hem Quentin hem de Benj’de ön planda.Quentin’in zamanla olan bitip tükenmeyen hesaplaşması... Bu yüzden ilk kısım çok ilgimi çekti benim. Okumaya başlamadan önce aile hakkında kim kimdir araştırması yaptığım için de daha bir anlamlandı, tahminler yapmaya çalıştım. Faulkner’ın bu işin altından çok iyi kalktığını düşündüm…

Sonrasında kardeşlerden Quentin ve Jason’ın anlattıkları var. Üç erkek kardeş ve bir kız kardeş. Psikiyatrik açıklamaları vardır mutlaka detaylı. Candace’ın Benj’i sevgisiyle sarıp sarmalaması bir yandan Quentin’e olan tutkusu. Quentin’le aralarında olup bitenler. Annelerinin çok zayıf ve sürekli hastalanıp, şikayet eden bir kadın olması. Tüm bu fırtınalar eserken oğul Jason, ailenin en mantıklısı olarak yükü sırtlanıyor sonunda. Ticari aklıyla geçimi sağlıyor. Öte yandan aileyi asıl çekip çeviren zenci hizmetkar Dilsey. En sonunda Dilsey’le birlikte olayların gerçek yüzünü öğreniyorsunuz. Günümüzde belki de önemsenmeyecek hikayelerin açtığı yaralar, yaşantılar nasıl kullanıldıkları, döneme,yaşantılara dair bilgiler veriyor. Faulkner, psikolojik bir roman yazarken aynı zamanda toplumsal olgulara yer vermiş ister istemez. ( Zaten o dönemde yaşadığı düşünülürse…)  Ve sonunda isyan ettim, kızdım sanırım. Kitaptaki ses ve kızgınlık bana da bulaşmıştı. Ön hazırlıkla değişik ve çok iyi okuma oldu benim için…. Ve işte aşağıda zamana  ve savaşa dair kitaba damgasını vuran kısımlardan;  

“Büyükbabamındı ve babam bana verdiği zaman, Quentin, sana bütün umutların ve özlemlerin mezarını veriyorum demişti; o daha çok insan yaşantılarının saçmalığına varman için acıta acıta kullanılmaya elverişlidir, böylece senin kişisel ihtiyaçlarını babanın ve onun da babasının ihtiyaçlarını karşıladığından daha çok karşılayamayacaktır. Bu saati sana zamanı hatırlayasın diye değil, ara sıra onu bir an unutasın ve soluğunun hepsini onu elde etmek için harcamayasın diye veriyorum demişti. Çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır demişti. Dahası savaşılmamıştır bile. Savaş alanı insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir.” Sh68


Arka Kapak

“Yüzyılın klasikleri arasına girmiş bir roman Ses ve Öfke. Faulkner’ın kendine özgü yoğun dili ve kurgusuyla, yaşananları, düşünülenleri, yayılan ya da sıkışan duyguları tüm bir atmosfer içinde vermekteki ustalığını doy asıya gösteren bir roman.


Ses ve Öfke’de, ABD’nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı bilinçlerle izleniyor. Zihinsel engelli oğul Benj’nin, suçluluk ve onur duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin’in sert, mantıklı ve kurnaz diğer erkek kardeş Jason’ın anlatımlarıyla ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kız kardeş Candace’ten Jason’ın vasiliğini aldığı yeğeni Quentin’e, zenci hizmetçi Dilsey’den torunu Luster’a pek çok karakterin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi, Faulkner’ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke anı kadar yüksek sesli.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...