28 Şubat 2017 Salı

Marakeş’te Sesler – Elias Canetti


Bir pazar yerinde sesleri, yüzleri, kokuları içine çeke çeke dolaşmak… Bulduğun bir taşın üzerinde oturarak belki nane çayını, belki tarçınlı kahveni içerek anın tadına varmak… Gözlerini kapatıp sesleri, kokuları fark etmek… Şehrin boş sokaklarının hikayelerini tahmin etmeye çalışırken, okuldan yeni çıkmış cıvıltıların arasında kalıvermek… Kucaklayan bir şehir, bir ülke hele de deniz hatta okyanus kıyısındaysa… Üstelik daracık bir boğazla bambaşka bir kıtaya geçişi varsa…

Engin Geçtan yeni bir yere giderken, bilmek yerine gözlemleriyle öğrenmekten hoşlandığını söyler. Eğer vaktim varsa bilmeden dolaşmanın, sezgilerimle keşfetmenin keyfi bambaşka gelir bana. Bakışlardan, giysilere, yiyeceklerden, geleneklere algıma giren her şeyin hazzı bambaşka. Öte yandan bilgiyle gelen farkındalıkla keşfetmekse olağanüstü.

Elias Canetti, neredeyse bir yüzyıla tanıklık ederek yaşamış. Yolu Fas’a düştüğünde, sokakları ağır ağır dolaşarak keşfediyor. Seslerin, yüzlerin, hareketlerin peşine düşerek… Kalabalık dilenci toplulukları bana İhsan Oktay Anar’ı anımsattı. Osmanlı’da dilenci mafyasını anlattığı romanını düşündüm bir yandan. Sanırım ülkeler farklı olsa da meslekler aynı… Deve pazarlarında hayvanlara yapılan eziyetlerin de bir farkı var mı?Ağır ağır keşfederken çarşıların hali, bir sınıf dolusu çocuk ve öğretmenle kurduğu iletişim. Çarşıda el emeğiyle yapılan mallar, dükkanların aynı hali, yapılan pazarlıklara atfedilenler… Yarım yüzyılda ne değişmiş sahi?

Fas hep baharat kokulu sokakları tanımlamasıyla aklımda. Gitsem neler hissedeceğimi bilmiyorum, yazarın adımladığı çarşıda, deve pazarının olduğu sur dibinde, Yahudi mahallesinde, o barda neler hissederim?

Marakeş’te Sesler, roman beklentimin dışında denemelerden oluşuyor. Bir kış günü sıcacık salep ve battaniyeyle birlikte okunmasını tavsiye ettiğim. Sayfalardaki sıcaklıklığı hissederken gözlerimi kapatıp ağır ağır eşlik ediyorum yazara, tadını çıkararak ve öğrenmeye çalışarak…

“Boyunlarını uzatarak yemi çekip ağızlarına alıyor, sonra başlarını arkaya atıp sessiz sakin bir çiğneme eylemini gerçekleştiriyorlardı, doya doya seyrettik, inceledik develeri ve birden farkına vardık: Yüzleri vardı hepsinin ve yüzler birbirine benziyordu, ama yine de birbirinden pek değişikti. Ciddi ve vakur bir hava içinde, görünürde canları sıkılarak bir arada oturmuş çaylarını yudumlayan, ama çevrelerini süzen bakışlarında içlerindeki kötülüğü pek gizleyemeyen yaşı geçkin İngiliz hanımefendilerini anımsatıyorlardı. Develerin yüzleriyle soydaşları arasındaki benzerliğe uygun bir dille dikkatini çektiğim İngiliz dostum, “Bu tıpkı halamın yüzü, yemin ederim!” dedi. Çok sürmedi, başka bildik tanıdık kimselerin yüzleri geldi aklımıza.”Sh11

“Bir şey anlatayım diyorum, susar susmaz bakıyorum ki, ortada söylediğim hiçbir şey yok. Konuştuklarımdan yalnızca ağır akışkan bir cevher kalıyor içimde, harikulade parıltılar saçıyor ve sözcüklerle alay ediyor. Acaba Marakeş’te konuşulan dili anlamıyorum da bu dilin içimde yavaş yavaş benim anlayacağım dile dönüşmesi mi gerekiyor? Olaylar, görüntüler, sesler vardı Marakeş’te, anlamları sözcüklerle ne dile getirilen ne de kısıtlanabilen, ancak insanın içinde oluşup kendini duyuran sesler vardı, sözcüklerin ötesinde, sözcüklerin kendilerinden daha derinlikli ve çok daha anlamlı sesler.” Sh 25

Arka Kapak

“Develer, eşekler, dilenciler, çarşılar, türbeler, keşmekeş dolu gündelik hayat…


Başka bir coğrafyanın, kendine has ritmiyle devinen kadim Marakeş’ini anlamaya çalışan, Batılı deneyimlerle mukayese eden, sözlü bir kültürün derinliklerini kavrama çabasındaki meraklı, eleştirel bir zihin. Elias Canetti, Müslüman Arap bir şehirde yaşadıklarının edebi ustalığının hakkını veren bir renklilikle ve canlılıkla aktarırken okuru da sokak sokak, meydan meydan peşinden sürüklüyor. Yadırgama ile kozmopolitliğin kabullenici tavrının iç içe geçtiği bu anlatıda, modern insanın kadim değişmezlik karşısında çelişkilerinin ve hayretle karışık hayranlığının izini sürmek mümkün.”

1 yorum:

  1. ne güzel yorumlamışsın
    yarım yüzyılda çok şey değişti tabi o coğrafyayı bilmiyorum ama bizim coğrafya ile kıyaslarsam çok hemde çok değişti herşey :(

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...