Uzun otobüs yolculuklarımı yazmak
istedim. Derin uykulardan anonslarla uyanıp, bir koşu tuvalete gidişlerimi, titreye
titreye çay içişlerimi, hiç tanımadığım insanların iç döküşlerini,
çevremdekilerin hissettirdiklerini… Çalakalem yazılan notlar aynılıklara
yenildiler ya da anın tadını çıkarma hallerime. Ne de olsa ritüellerim vardı,
aynı güzergahlarda… Şimdilerde havaalanları var hayatımda çoklukla, gene ritüeller
eşlik etse de;
“Sizi bilmiyorum ama havaalanında
gördüklerimi ve düşündüklerimi uçağa biner binmez otomobillerin silecekleri
misali süpürüp temizleyiveren bir cihaz var kafamın içinde sanki. Belki avcı
toplayıcı günlerimizden kalma bir korunma mekanizmasıdır. Yoldayken, avdayken
her an teyakkuzda olan görsel, işitsel, kokusal duyularımız o an geçtikten
sonra başka nesnelere odaklandığından öncekiler bellek kaydına bile alınmıyor.”Sh
194
Saatlerini harcadığı alanları “anılı”
kılmak için yazmaya başlamış. Yazan, Gündüz Vassaf olunca havaalanı anıları okunmadan
geçilmiyor. Bir ara roman yazsa nasıl olur diye düşünmeden edemedim. İtalya’da
yaşayarak yazdığı kitabı merak etmeden de…Öyle ya adam ne yazsa okuyorum, nasıl
merak etmem.
Yurt dışında yaşamış insanların
ülkeye ve dünyaya bakış açıları farklı olabiliyor. Hep söylediğim gibi bu
anlamda Gündüz Vassaf, beni en çok besleyenlerden biri. Öte yandan bir çeşit
mıknatıs haliyle olayları kendine çekebilme, içinde olabilme gücü var sanırım.
Yani havaalanı yazıları dediğimizde kaybettiği ayakkabıları nedeniyle uçak
seferlerini alt üst eden, güvenliği alarma geçiren, grev yapan işçilerin
meramlarını daha iyi anlatabilmeleri için tavsiyede bulunan, o arada babasının
aldığı İstiklal Madalyası anına dair yaşadıklarını anlatan, bir yandan Nazi üniformaları
tasarlayan firmadan bahsederken diğer yandan bizleri “şarkılı devrimle” tanıştıran, satranç oyununu
bir ülkenin tanımında kullanma fikriyle beni büyüleyen bir mıknatıs. Evet
gittiği onlarca havaalanında yaşadıklarını ve izlenimlerini anlatmış. Anlatırken konuların
ve tarihi değil de alfabetik sıra dikakte alınmış.
Bir yandan tarih, bir yandan
sistemler, toplumlar, gelecek, bir yandan kendini tamamen ortaya koyuşu, havaalanı anıları mı
dediniz, bilgi demetçikleri mi? Her anının bir yerinde mutlaka vurucu bir bilgi
olması, zihnimde gel gitler yaşatması, anlık beyin fırtınalarıyla alt üst olmam…
Bir dolu sorum var benim Gündüz Vassaf’a. Mesela İtalya’ya bir kahve markasının
ilk kez girişiyle ilgili ne düşündüğü. Yönetim şekilleriyle uzun süre kapalı
olup kendini koruyan toplumların yaşadıklarının benzeri mi teslim alıyor bu
ülkeyi de? Ama İtalya zaten kapitalist değil miydi?
Yol Arkadaşım, her kitabı gibi
tekrar okumak istediklerimden… Onun kadar sosyal ve mıknatıs olamasam da sürekli
düşünen, üreten bir zihnim ve bedenim olabilir umarım her yaşımda… Ah unutmadan
kitapta en sevdiklerimden biri oğlundan bahsederken sürekli “oğlumuz” demesi.
Sadece bu tanımlama için bile okunası…
“….
Uçmak, uçmak, uçmak
En tepede, havada
Hiçbir şeysiz
Malsız, mülksüz, sıfatsız
Herkes kendi yerinde
Herkes sessiz
Kimsesiz.
Uçmak
Biraz da
En dipte
Mezarda olmak.” Sh 87
“Çağımızda insanlar daha da
yalnızlaşır, aynı katta oturdukları komşularıyla bile selamlaşmazken, tarihte
hiç yapılmadığı kadar güvenlik kontrolünden geçiriyoruz birbirimizi. Hem aygıt
ve sorularla hem de psikologların görevliler için hazırladığı stereo tip
profilleriyle. Herhalde yirmi birinci yüzyılın en sık tekrarlanan ilişki
biçimlerinin ikisi sorgulamak ve aranmak.”Sh 48
“Farklı din ve kültürlerle
kaynaşma konusunda Avrupalılar da sorunlu.
Onlar avcı toplayıcı dönemindeyken
binlerce yıllık tarım toplumu geçmişine sahip Asyalılar çoktan şehirleşmişti.
Uygarlık yolculuğuna sonradan katılan Avrupalılar tarihleri boyunca Ortadoğu
kökenli kitap dinleriyle barışık olmayı beceremediler.
Asya insana iyi geliyor. İyi
geliyor çünkü Batı kapanından çıkıp nispeten evrenselleşip geniş açıdan
bakabiliyoruz dünyamıza. Onlar da herkes gibi sömürünün olmadığı adil bir
dünyada yaşamak istiyor. Üstelik yoksulken bile yüzleri gülüyor.” Sh185
Arka Kapak
“Yol Arkadaşım – Havaalanı Yazıları
– Gündüz Vassaf
20 ülke. 40 havaalanı kapısı. 64
yol hikayesi.
Gündüz Vassaf, bize gitmediğimiz
diyarları, duymadığımız masalları anlatıyor; heyecan verici yol öyküleriyle
sarıp sarmalıyor, yoldaşımız oluyor. Kurguyla gerçeğin iç içe geçtiği
yazılarında bizleri de peşinden sürüklüyor. Onunla birlikte aynı gün içerisinde
farklı ülkelerin farklı havaalanlarında buluyoruz kendimizi. Dünyanın yirmi
farklı ülkesine uğurluyoruz bazen sevdiklerimizi, bazen de uğurlayanın yokluğu
kıvrandırıyor bizi. Altmış dört yazıda, yazarla birlikte açtığımız kırk
havaalanı kapısında kah mekanların mimarisini sorgularken buluyoruz kendimizi,
kah hayaller kurarken.”
Yol hikayelerine bayılırım. Not aldım aklımın bir köşesine. Bir gün okuyacağım. :)
YanıtlaSilhavaalanı yazıları oldukça değişik
Silyol hikayelerine bende meyilliyimdir not aldım kitabı
YanıtlaSil