Dinleyicisini yitiren anlatıcıyla
bambaşka bir kitapta hissetmiştim, Şair’in Romanı’ndanın satılarında gibi… Toplanan
insanlara, anlatıcıya hayran, dinlemek ister miydim hikayeyi hele de bacha
poshlara gidip gelen aklımla? Kutsal bir gecede, bir Kadir Gecesi’nde yapılan
bir itirafla başlıyordu kitap. Umutluydum, kurtuluşun, kendini bulmanın izlerini
süreceğimi düşünüyordum. Yanılmışım… Erkek egemen bir toplumda olanların
ağırlığı çöktükçe çökecekti üzerime…
Acılarla dolu bir kitaptı
elimdeki, masalsı anlatımı, gerçekle hayal dünyası arasında gitgellerle dolu… Bir
Kadir Gecesi’nde kadın olduğunu öğrenen Zehra’nın hikayesi… Yirmi yaşında
yeniden doğduğunu düşünerek evden uzaklaşan, geçmişe dair her şeyi babasının
mezarına gömerken kurtulduğunu düşünen bir kadın Zehra… Yüzüne bile bakılmadan,
güya dualarla tecavüze uğradığında kanlar içinde kalan bacak arasında bakarken
neredeyse sevinen bir kadın… Temizlenmek için gittiği hamamda hayatı bambaşka
bir yöne doğru giderken kendini, çevresini yeniden keşfetmeye çalışan, kaderine
boyun eğen bir kadın…
Doğduğumuz coğrafya kaderimiz,
peki ya ana babamız? Onları koşulsuz sevebilir miyiz? Kızının erkek olarak
doğduğunu kabul eden baba suçlanabilir mi? Omuzlarına erkekliğin tüm yükleri
yüklenmişken, suçlu mudur erkekler? Onca kızdan sonra bir kızı daha
kaldıramayan doğduğu andan itibaren oğlan gibi yetiştirip, sünnet ettiren hatta
evlendiren bir baba ve oğul ve Zehra! Babanın itiraftan sonra affedilmeyi
beklerken, Zehra’nın öfke dolu yüzünün hayaliyle son nefesini vermesi! Oğlanken
tüm avantajlarını kullanıp, kızkardeşlerini hor gören Zehra suçlu mudur?
Gerçekle karşılaşınca kızkardeşlerinin verdiği cezayı hak etmiş midir? Çok çok
ağır bir hikaye… Sessiz çığlıkların arasından sızıveren, sesini yükseltebilen
bir çığlık onunki… Savrulan hayatlar, yıkıma giden aileler… Ne için? Bir Mağrib
ülkesinden yükselen kulakları sağır eden, yürekleri dağlayan bu çığlık size de
çok yakın gelmedi mi?
Kutsal Gece, bir babanın doğan
altıncı kızını oğlan olarak görüp, öyle yetiştirmesinden sonrasını anlatıyor. Asıl
hikaye Kum Çocuk’la başlamış. Okumak istedim, baskısını bulamadım. Sadece
Kutsal Gece’yi okudum. İlkini de okusam çok çok ağır gelebilirdi. İkinci
kitabın ağırlığı gecelerime, kalbime çöktü. Oğlan olarak kabul edilen kız
çocukları, kadınların birbirinden aldıkları intikam, kadının zevk almasını
önlemek için bazen hayatı pahasına sünnet edilmesi, aile içi karışık ilişkiler,
kabul görmeyen insanların varolmaya çalıştıkları ilişkiler… Masalsı bir
anlatımla bunca konu bir arada anlatılırken kitabın sonunda ilk baştaki
anlatıcıya dönmek istedim bir umut. Siz de öyle hissedecek misiniz çok merak
ediyorum.
“En önemlisi doğruyu söylemektir.
Artık yaşlandığımdan, yaşamak
için tam bir duruluk var içimde. Konuşacağım, sözcükleri ve zamanı üstümden
atacağım. Bir ağırlık hissediyorum kendimde. Yıllar değil, bana en çok yük
olan, tüm bu söylenmemiş şeyler; sustuğum ve sakladığım her şey. Hiç bilmezdim
suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir
kum torbasına dönüşebileceğini.” Sh 5
“Fas’ın çöllerinden Marakeş
pazarına gelen gizemli bir yolcu, masalcıların arasında kendi öyküsünü
anlatmaya başlar: Kadir Gecesi’nde ölüm döşeğindeki babası, erkek gibi
yetiştirilmiş Zehra’ya aslında bir kadın olduğunu söyleyince Zehra trajediyle
masal arasında gidip gelerek kadınlığı, erkekleri ve Kuzey Afrika’nın tozlu
yaşamını yeni baştan öğrenecektir. Zehra’nın, Kuzey Afrika’nın egzotik
atmosferinde, hayallerle rüyaların birbirine karıştığı şiirsel bir itiraf gibi sunulan
hikayesi, yazarı Tahar Ben Jelloun’a 1987 yılında Fransa’nın en saygın edebiyat
ödülü Goncourt’a kazandırmıştı. Sinemaya da aktarılan Kutsal Gece, yazarın bir
önceki romanı Kum Çocuk’la birlikte ustalığının dünya tarafından tanındığı en
önemli yapıtıdır.
“Yaşam öyküm işte burada yazılı:
Her kırışık, bir yüzyıldır, kış gecesinde bir yoldur, sisli bir sabahta berrak
bir pınardır, ormanda bir buluşmadır, bir kopuştur, bir mezarlıktır, kavurucu
bir güneştir… İşte tam sol elimin üstünde bulunan şu kırışık, bir yara izi;
ölüm bir gün geldi ve bana yardım elini uzattı. Belki de beni kurtarmak için.
Sırtımı döndüm ve onu geri çevirdim. Her şey çok basittir, yeter ki ırmağın
akışını değiştirmeye kalkışmayalım.””
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder