Geçmişe dair
kimi konular hasıraltı edilir, bahsedilmez hiç. İnanışlara, geleneklere aykırı
hatta sapkınlık olarak kabul edilir. Sultan ya da padişahların ya da dönem
insanlarının zaafları ortaya çıkmaz genellikle, kitaptaki deyimiyle
“erseverlik” bunlardan biridir.
12.,13.yüzyıl Anadolu karmaşası, acıları, sefaleti, inanışlarıyla,
döngüsel zamana dair romanlardan sonra ortalığın belki biraz daha durgun olduğu
bir dönemde,bir sonraki yüzyılda bambaşka bir konuya dalınmış. Bir aşk
hikayesi, zincirleme aşk felaketi demeli belki de. En başından itibaren sürekli
sorular sorarak, meraklanarak ilerlediğim üstelik…
Gürsel Korat
anlatıcıyla ilgili sürprizler yapmayı seven yazarlardan. Kendiyle mi konuşuyor,
o dönemin şahitlerinden birine mi anlattırıp yazdırıyor derken, bir sürprizle
karşılaşıyor okuyucu. Kararlar, umutlar, felaketler romanın belirleyicileri.
Her seferinde alınan kararın ya da anlık sözcüklerin, davranışların öyle değil
de böyle olsaydı nasıl olacağını da anlatıyor yazar ya da anlatıcı. Hep
söylediği gibi kader “şimdi”de, şimdinin davranışları belirliyor geleceği. Öte
yandan tasavvufa dair tartışmalar üzerinde durduklarım ve aşk. Kendini derviş
olarak nitelendiren, parada, güzellikte gözü olmayan, altını işlemek
konusundaki yeteneğini önemsemiyor görünen bir adamın ortalığı karıştırması…
Buna aşk denilebilir mi? Kitaptaki tüm ilişkiler içinde gerçekten aşk olan
hangisi? İnsan hangi dinden olursa olsun bilinç ya da bilinçdışı istekleri
tarafından yönlendirilirken birden fazla kişiliğiyle ortaya çıkar mı? Babanın
çocuklarıyla ilişkisi, sevilen çocuğun davranışları aynı şekilde sevildiğini
bilen kadınların halleri, aşkla hırsın bileşimi ne çok şey var kitapta. Yazarın
kitaplarında, doğum travmasından, bilinç akışına göndermelerini seviyorum. Sade
ve bir yandan dolu satırların düşündürmesi ayrıca çok hoşuna gidiyor insanın.
Mekanı Niğde olan, diğer kitaplarındaki farklı topluluklardan insanların
sürpriz bağlantıları yerine aile içi karmaşası ve küçük toplumda olanları
anlatmış bu sefer Gürsel Korat. Severek okudum, sanırım ne yazsa okumak
isteyeceğim yazarlardan oldu.
Arka Kapak
“Gürsel Korat’ın Yine Doğdu
Tanyıldızı adlı romanı tragedyaları andırır:Yaklaşan felaketi haber veren ve
her düğümünde çoğalan çaresizliği okurun kucağına bırakan bu yapıt, görsel
dille yazılmış çağdaş bir destandır.
1300 yıllarında Niğde Kadısı Şeyh
Nizamüddin ile Zembilli İshak’ın yaşadığı aşk, şeyhin oğlu Nureddin’le
evlatlığı Fazıla’nın aşkını korkunç bir açmaza düşürür. Herkes bu düğümü çözmek
için seferber olsa da olaylar sürprizlerle doludur.
Ey her şeye yüz ekşiten yazıcı,
sözüm dolambaçlara girdikçe bundan zevk alacaksın, korkma. Beni dürtüp durmana
gerek yok. Elbette Emir Ziyneddin’in gelip de Zembilli İshak’ı haber verdiği o
gün aklımda. “Bir felaket geliyor” dediğini de biliyorum. Beklemelisin. Anlatıcının
hüneri, sabrı ve aklı kadar umutları da vardır elbet. Seni merak içinde
terletmek ve soluğunu kesmek en büyük dileğimdir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder