31 Ağustos 2017 Perşembe

Bir Fasit Daire – Berna Durmaz


““Ne yapıyorsun kadın?” diye çıkıştı Cemafer. Gözü donmuş, tavana kilitli, ne eli, ne kolu oynar, bir devinen çenesi.

“Çeneni bağlayalım ki…”

“Bırak kalsın.”

“Deyince, dövüne dövüne mutfağa koştu Semine Kadın. Bir kucak dolusu soğanı yığdı odanın ortasına. Gözünden yaş akıta akıta ortadan ikiye ayırıp odanın her yerine koydu bir yarım soğan. Anasından duymuşluğu vardı, başına ilk kez geliyordu ya, unutmamış bunca zaman. Öldüğünü anlamayan ruhu kaçırtmak gerekirdi bu kokuyla. Cemafer’in ruhu kaçacağına daha bir köpürdü:…” Sh 14

Gülsem mi ağlasam mı bilemediğim satırlarda, merakla ilerlemeye devam ettiğim incecik bir öykü kitabına başlamıştım. Yol kitabı yapacakken öne çıkmış, içinden taşan sözcüklere hakim olamamıştı belli ki … Alıvermişti içine, bir daire çiziyorduk birlikte sonsuzca dönüp duracağımız… Kulaklarımızda içimize işleyen zurna nameleri…

Sözler, yollar, dönüp duran aşk hikayeleri, sızlatan… Dedim ya incecik bir öykü kitabına başlamıştım, derinliğinde boğulabileceğim bir nehir gibi akıyordu. O nehir ki geri alırdı kurtardığını. Durmazdı bir türlü, çağırırdı rüyalara girip arsızca…

Yollara düşerdi, düşürülürdü gençler aşk acısıyla o nehre doğru … Davul dengi dengineydi, ötesi yoktu hiçbir toplumda. Hep birlikte eğlenilir, karar verilir, dövülür, aykırı olan sokaklara atılırdı. Şehirler geçilirdi, birbirine benzeyen, aynı insanların, aynı öykülerin yaşandığı, hayalleri yok eden, küçücük hayallerle insanları ağır ağır öldüren, korkutan… Adına toplum deniyordu işte, kuralları vardı dışına çıkanın canının yakıldığı… İçinden nehirler akan aynı yerde kalamayan, sözcükleri içinde tutamayıp sevdalarını sayfalar boyunca anlatan gençler vardı bir de kavuşamayan…

Minicik bir öykü kitabı, içinde dünyayı, aşkları, ezilenleri, zulmü anlatan... Her öyküde sürprizleriyle, güçlü dili, kurgusuyla merak ettiren…

Arka kapakta, yazarın kendi okurunu oluşturacağı yazılmış, merak ediyorum yazdıklarını yazacaklarını... 

“Yıllar önce dedesinin ona anlattığını ezberden sıralamaya başladı kuru çene. Onda yarım asırdan biraz fazla, belli ki ondan asırlardır önce yaşayan sözleri sarf ediyordu. Hiç acele etmeden, upuzun anlattı. Hikayede bir yılan vardı ki, yılan, defalarca yuttu kuyruğunu da çember olmuş gövdesinin dönüşünü, dünyanın dönüşüne denk düşürdü. Milyar yıl döndü durdu kavalak toprak üzerinde. Toza, kire, kine, küskünlüğe bulandı.”Sh 23

“Ne yüzler ne insanlar gelir geçer de bir zulüm kalır yeryüzünde. Bir fasit dairedir zulüm, kuyruğunu yutmuş yılan… Döner döner tekrarlanır, döner döner tekrarlanır, döner…” Sh 24

Arka Kapak

Özgün dili ve ele aldığı duyarlı yaklaşımıyla Berna Durmaz kendi okurunu yaratacak bir öykücü…

Berna Durmaz, özellikle kasaba ve kenar mahallerden insanları, onların konuşma diline yakın bir anlatımla, kendi özgün dilini de oluşturarak yazan bir öykücü. Yoksul kadınlarla çocukları, emeğiyle geçinen, tüm ezilmişliğine karşın neşesini yitirmeyen halktan insanları güçlü gözlemlerle anlatıyor.

Bir Fasit Daire’de on üç yeni öykü var. Durmaz, bir Roman mahallesinde olup bitenleri ele aldığı öykülerinde ortak karakterleri kullanıyor. Bu karakterlerin kimi özellikleri, okuru bir Fasit Daire’nin içine kolayca alabilecek nitelikte: Ölen ama öldüğünü bir türlü anlayamayan Cemafer gibi.

Berna Durmaz’ın kitabı ışık saçan, içinde kıyamet kopmuş renkli bir çadır gibi. Zevkle okuyacaksınız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...